Merhaba sevgili dostlar.Kavramlar serimizin {bu seride ne yapıyorum: https://neohermosta.blog/%e2%9e%a1%ef%b8%8f-kavramlar/ }ilk yazısı George Orwell’ın 1984 romanında geçen “Gerçek Bakanlığı”.Şimdi sizlere Sevgili Sinan Canan hocanın İFA üçlemesinin ilk kitabı olan “Beden” kitabında yer verdiği bir hikayeyi anlatmak istediklerimi kolaylaştıracağına inandığım için hiç değiştirmeden aynen alıntılıyorum:
Gerçek ve Yalan bir gün karşılaşırlar.
Yalan, Gerçek’e: “Bugün muhteşem bir gün!” der.
Gerçek, gökyüzüne bakar ve iç çeker, çünkü gün gerçekten de çok güzeldir.
Birlikte biraz zaman geçirirler ve bir kuyunun başına varırlar.
Yalan, Gerçek’e: “Su çok güzel, haydi birlikte yıkanalım” der.
Gerçek biraz şüphelidir ama suyu kontrol eder ve gerçekten güzel olduğunu fark eder.
Bunun üzerine ikisi de kıyafetlerini çıkartıp suya girerler.
Aniden, Yalan sudan çıkar, Gerçek’in kıyafetlerini alır ve hızla kaçar.
Gerçek sudan çıktığında, elbiselerini bulamaz ve bir hayli öfkelenir.
Yalan’ı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere koşar.
Ama Dünya, onu çıplak gördüğünde bakışlarını çevirir ve onu görmek istemez.
Zavallı Gerçek, çaresizlik içinde kuyuya geri döner ve sonsuza kadar saklanır.
O günden sonra Yalan, Gerçek gibi giyinerek dünyayı dolaşır.
Çünkü Dünya, hiçbir şekilde Çıplak Gerçek ile karşılaşmak istemez.
Bu hikâye, George Orwell’ın 1984 kitabında ki Gerçek Bakanlığı’nın temel felsefesini anlamamız için mükemmel bir metafor.
Orwell’ın 1984 romanında Gerçek Bakanlığı, insanların gerçeğe ulaşmasını engelleyen, yalanları süsleyerek gerçek gibi sunan bir kurum. Tıpkı hikâyedeki gibi, Gerçek sessizce bir kenara çekilmiş, insanlar ise gerçeğin elbiselerini giymiş Yalan’ı alkışlamaktadır.
Peki,Orwell’ın Gerçek Bakanlığı ne yapıyor?
Tıpkı Yalan’ın Gerçek’in kıyafetlerini çaldığı gibi, gerçekleri çarpıtıyor, değiştiriyor ve bambaşka bir şeye dönüştürüyor. Daha dün “hain” olarak ilan edilen bir isim, bugün “kahraman” olarak sunulabiliyor. Geçmişte “ülkenin kurtuluşu” olarak tanıtılan bir proje, yıllar sonra “yanlış bir karardı” denilerek unutulabiliyor. Ekonomik krizlerin, savaşların, siyasi çalkantıların nedenleri, halkın hafızasıyla oynanarak yeniden yazılıyor.
Ve halk, Yalan’ın gerçeğin elbiselerini giymiş haline inanmaya devam ediyoruz. Çünkü 1984’te , Geçmiş Bakanlığı arşivleri temizlediğinde, eski haberleri ortadan kaldırdığında, insanlar artık neyin gerçek olduğunu hatırlayamaz hale geliyor.
Orwell’ın uyarısı çok net:
Gerçek, elbiseleri çalındığında tanınmaz hale gelir.Geçmiş gerçeğin elbisesidir.Eğer geçmişi unutursak, geleceği kim şekillendirecek? Eğer hafızamız silinirse, bize ne anlatırlarsa ona inanmak zorunda kalmaz mıyız?
Tıpkı Gerçek’in utancından kuyuya çekildiği gibi, dünyada da gerçekler yavaş yavaş gözden kayboluyor. Ve onların yerine, Parti’nin, iktidarın, medyanın, çıkar gruplarının sunduğu süslenmiş yalanlar geçiyor.
Bu çok kötü hem de çok çok kötü.